30 Aralık 2009 Çarşamba

KELEBEK İNSAN

Emre Kongar kızları için yazdığı nu kitaptaki kelebek insan çok hosuma giden bölüm oldu.

sevgili kızlarım,
Biliyorsunuz, kelebek doğadaki en güzel yaratıklardan biri. Son derece güzel, son derece zarif.
Yine biliyorsunuz, kelebeğin ağırlığı hemen hemen hiç yok. İşte ben kelebek gibi olmak dediğimde, doğanın güzelliklerini ve zerafetini kendinde toplamış, ama karşısındakine hiçbir yük getirmeyen bir insanı ya da bir ilişkiyi kast ediyorum.
Acaba böyle bir insan alabilir mi? Böyle bir ilişki kurulabilir mi?
Yoksa kelebek gibi bir insan ya da kelebek gibi bir ilişki bir düş mü, ulaşılmaz bir ütopya mı?
Sevgili kızlarım,
Kelebek gibi bir insan sadece verir, karşılık beklemez.
Kelebek gibi bir insan sadece sever, karşılık beklemez.
Kelebek gibi bir insan, severken acıtmaz, verirken borçluluk duygusu yaratmaz.
Verirken ve severken, gğzel ve zarif, karşılık beklemediği ve hiçbir şey istemediği için de ağırlıksızdır.
Hiç kuşkusuz, karşılıksız sevmek, almadan vermek gibi kavramlar çok da insani değildir..

İnsanoğlu, bencil ve benmerkezci insanoğlu, verirken almak, severken sevilmek, kısacası duygularına ve davranışlarına karşılık görmek ister.
Üstelik bu "karşılık görme arzusu", onun yapısındaki en doğal refleksi, çevresiyle ilişkilerindeki en doğal hakkıdır.
İşte bütün bu gerçekler karşısında ben diyorum ki canım kızlarım, bir gün kelebek gibi bir insana ya da bir insanın size sunduğu kelebek gibi bir ilişkiye rastlarsanız, aman onu kaçırmayın.

19 Kasım 2009 Perşembe

Lahana Çorbası

Lahana çorbası zayıflamak için mi? yoo hayır: Kışın hergün çorba içmek bir ihtiyaç gibi geliyor bana. Geçen yıl farklı çorba tarifi arayışına girdiğim bir gün, lahana çorbası karşıma çıkınca acaba nasıl olacak bir deneyeyim dedim.Çok farkılı tarifler var, bende onlardan esinlenerek kendi tarifimi kendim yarattım;bayagı doyurucu ve aşırı saglıklı bir çorba ortaya çıkardığım için kendi kendimi kutladım vallahi. yaptığım kısa araştırmada Ruslar çok fazla tüketiyorlarmış , hatta köylü çorbası olarak nitelendirilmiş, yani fakir fukara çorbası.Faydalarına gelince, o kadar çok ki burda çok yer tutar diye yazamıyorum ama kanserden tutun erkekler için cinsel güce kadar , cilt güzelliğinden ,sinirlerin yatışmasına kadar herşeye kadirmiş.

Tarifime gelince,
Orta boy bir lahanın çeyreği,bir büyük kereviz ( yeşill yaprakları varsa onlarıda ekliyorum), bir ya da iki havuç ,büyük bir sogan, eğer pazardan pırasa almışsam yeşil kısımları,bir iki diş sarmısak,2 adet et bulyon (doğru olan kemikli et) .Asıl tarifte patateste var ama ben kullanımyorum.Patatesli bir yemek ertesi güne kaldığı zaman değişik bir tat bırakıyor ve hiç hosuma gitmiyor ,bu yüzden kullanmıyorum.

Tüm malzemeyi sırasıla düdüklünün icine koyuyorum, üzerine 1 parmak cıkacak kadar su dolduruyorum,üzerine 1 kasık sıvı yag ilave edip 10 dakika (düdük sesinden sonra) pişiriyorum.
Süre dolup tencerenin kapağını actıktan sonra doğrayıcıyla(blender ) karıstırıp üzerine kuru nane yada tarhın atıyorum.

Bu ölçüler de 6-8 porsiyon çıkar.





29 Temmuz 2009 Çarşamba

Sır Tutabilirmisin?


Birkaç hafta önce Cumhuriyet Kitap ekinde Selçık Altun 'un gençlere tavsiye ettiği bir kitap. Ben de oğlum için aldım , o okudu bitirdi .Ben daha okumadım için yorum yazamayacağım ama gerçekten okunması gereken bir kitap olduğunu düşünüyorum.


Kitabın arka kapağından;

Bu kitap masal diyene masaldır, kendini “gerçek”leştirmek isteyene gerçek…

Bu kitap öykü öykü hayattır, ki bu öyküler aklı diri tutar, yüreği sıcak…

Bu kitabı herkes okur ama herkes okuyamaz!Bu kitabı herkes anlar ama herkes anlayamaz!

Ümit edilir ki, bu kitabı okuyan kişi beğenip sevdiklerine de okutsun...

Ümit edilir ki, hakikati arayan kişi bu kitapta kendini bulsun...

Büyük bilge Mevlana’nın hayattan süzüp Mesnevi’sine aldığı, insanlık tarihinde hiçbir zaman eskimeyen, yüzyıllardır her çağda okuyanların yaşamlarına yön veren bilgelik öykülerini edebiyatımızın önemli isimlerinden Metin Celâl derledi. Bunlar, kimine göre Şark masalları, kimine göre gerçek hayat hikâyeleri...

Kıssadan hisse çıkarmayı bilenler ve hayatın fısıltılarına kulak verenler için…

3 Temmuz 2009 Cuma

KARDEŞ MASALLAR



Cumhuriyet kitap ekinde Sn.Feyza Hepçilingir'i takip etmeye çalışıyorum. Bu haftaki köşesinde okuduğum bu masal dizisini , duyanlar duymayanlara anlatsın deyimiyle bende bloguma taşımaya karar verdim. Gerçekten uzun süredir çocuklara bize ait masallar anlatılmıyor, biz çocukluğumuzda duyduğumuz masalları bile çocuklarımıza aktarmıyoruz.Varsa yoksa Amerikan çizgi kahramanları. Oysa çocukken bize anlatılan masallardaki yerleri,kahramanları gözümüzde canlandırır bambaşka dünyalarda gezinirdik. Ne yakzık ki bugün çocuklarımıza hazır hayeller sunuluyor ve neredeyse kendi hayel dünyalarını yaratmaları engelleniyor.


Sayın Yücel Feyzioğlu 1982 yılınndan beri üzerinde çalıştığı yirmi kitaplık büyük “Türk Dünyası Masalları”ndan küçük bir seçme olan Kardeş Masallar ,birçok çocuk için bir başlangıç olabilir.

Masalların dil, coğrafya, kültür, zaman ve diğer belirleyicilere karşı direnen gizemli bir gücü olduğunu biliyoruz. Bu güç, süslerinden arınmış masalların temel özelliklerde nasıl da birleştiğini hemen gösterecek kadar etkili. Azerbaycan’dan Gagavuz Yeri’ne, Hakas Özerk Cumhuriyeti’nden Türkiye’ye, Yakutistan’dan Avrupa’ya, Kuzey Kıbrıs’a, Balkanlar’a uzanan bu masallar birleştirmeyi, gizemli kalmayı, sevgi yaymayı ve insanları birbirine bağlamayı hedefliyor. (Antoloji.com tanıtımdan)


Trabzon valiliği de bu yirmi kitabın içinden 6 kitap yayınlatmış.Teşekkürler Sayın Nuri Okutan. 81 ilimizin sizin gibi valilere çok ihtiyacı var.

20 Nisan 2009 Pazartesi

Dumlupınar bir insanlık görevi

Cumhuriyet gazetesinin Bilim-teknik ekinde Sn.Mustafa Çetiner köşesinde yazmıştı. Özetini okumak bile insanı yeterince duygulandırıyor.Tabii ki kitabı baştan sona okumak gerek hatta okutmak gerek .
Yazar Sn.Nejat Akar'a gönülden teşekkürker.

Dumlupınar Bir İnsanlık Görevi
Nejat Akar

2. Dünya Savaşı..; 1940'lı yılların ilk yarısı, dünyanın yeniden paylaşımı için girişilen kavganın yıllarıdır. İtalyanların, ardından Alman ordularının işgaline uğrayan, denizden de İngilizlerin abluka altına aldığı Yunanistan, 'açlık' sorunuyla karşı karşıyadır. İşgalin ilk ayında Almanlar tüm ürün stoklarına el koyar ya da çok ucuz fiyata satın alırlar. Temel gıda maddeleri karaborsaya düşer. Yüzlerce çocuk, genç, ihtiyar açlıktan ölür. Savaş'ta tarafsız kalan Türkiye Cumhuriyeti'nde ekmek karneye bağlanmıştır. Ama kendi vatandaşının açlık tehlikesiyle karşı karşıya kalma olasılığına karşın; komşu Yunan halkına 'yiyecek' yardımı yapma kararı alır. Üstelik 1920 yılında Yunan işgal güçlerinin Anadolu'ya ayak basmasının üzerinden henüz 20 yıl geçmiştir.Türk basınının öncülüğünde, belediye çalışanları, hekimler, halk Yunanistan'a yiyecek yardımı için adeta yarışırlar. İlginçtir; Kızılay tarafından yola çıkarılan ve Yunanistan'a gerçekleştirdiği 6. seferinde batan ilk yardım gemisinin ismi 'Kurtuluş'tur. Şimdi sıra yine Kurtuluş Savaşı'nı anımsatacak şekilde Dumlupınar'dadır. Daha önce, 1924 Mübadelesinde Türkleri Yunanistan'dan Anadolu'ya taşımıştır aynı gemi. Şimdi yiyecek taşımasının yanı sıra bin öksüz Yunanlı çocuğun Türkiye'ye getirilmesini de üstlenecektir Dumlupınar... Bu çocuklar savaş sonuna kadar Türkiye'nin koruması altında kalacaklardır. Prof. Dr. Nejat Akar, gölgede kalmış Dumlupınar'ı, savaş şartlarında aç bırakılmış bir halka gıda yardımı için torpillenmeyi göze alarak kahramanca mücadele eden gemi personelini, savaşın acımasızlığını, işgal altındaki Yunanistan'ın dramını, titiz bir araştırmayla belgelerle, fotoğraflarla ve tanıklıklara dayanarak anlatıyor

5 Nisan 2009 Pazar

Beyaz örgü şapka


Benim uydurduğum bir model , altıgen olarak tepeden başladım, sonra etrafına motifler eklemek geldi aklıma ekledim. hiç de fena olmadı zannediyorum.Sevgili arkadaşım da Ziynet bana modellik yaptı

21 Mart 2009 Cumartesi

21 Mart dünya şiir günü -bol şiirli günler



21 mart hepimiz nevruz günü olarak biliriz ama aynı zamanda dünya şiir günün.Bende Can Yücel'den bir şiir seçtim,biraz ilginç ve düşündürücü ama okudukça da gülümseten ....

HAYATI TERSTEN YAŞAMAK



Yaşamın en tatsız tarafı sona eriş seklidir..
Şüphesiz ki yaşamı tersten yasamak daha güzel
Hatta mükemmel olurdu.
Nasıl mı?
Cami'de uyanıyorsunuz. Bir tahta
sandık içersinde, Herkes karsınızda
saf durmuş, iyiliğinize dua ediyor
ve tüm haklar helal edilmiş vaziyette.
tabuttan doğruluyorsunuz, yaşlı,
Olgun ve ağırbaşlı olarak.
Herkes etrafınızda, büyük bir
İtibar, iltifatlar, çocuklar torunlar hepsi
Hazır.arabanıza kurulup evinize gidiyorsunuz.
Doğar doğmaz devlet size maaş bağlıyor,
aylık veya üç ayda bir maaşınızı alıyorsunuz.
Ne güzel, hazır maaş, hazır ev....
Altmışlı yaslara kadar her sey garanti, huzur
içinde yaşıyorsunuz. Sağlığınız gittikçe düzeliyor, kaslar güçleniyor, kuvvetleniyorsunuz
Bir gün çalışmak istiyorsunuz
ve ise ilk başladığınız gün
size hoş geldin hediyesi olarak bir plaket ve altın kol saati veriyor patronunuz..
Ve genel müdürlük
veya bunun gibi yüksek bir makamdan tecrübeli bir
insan olarak ise başlıyorsunuz.
Herkes karsınızda el pençe divan...
vücudunuzda da bazı hoşa giden hareketler de başlıyor.
Gittikçe zayıflıyor forma giriyorsunuz.
Diğer hormonal aktiviteler artıyor, fevkalade.....
aman ne güzel günler başlıyor...
Derken bir gün patron size artık üniversiteye gitsen daha iyi olur diyor.
Bu arada babanız ortaya
çıkmış, "fazla çalıştın" diyor
isi bırak, okumaya basla, harçlığın benden olsun..."
keyfe bakar misiniz ?
Okuduğunuz dersler gittikçe kolaylaşıyor. Ekmek elden
su gölden bir dönem başlıyor.
Partiler, diskotekler, kızların sayısı artıyor.
Derken Anne ve babanız sizi götürüp getirmeye başlıyor,
araba kullanma derdi de yok artık....
Günün birinde sizi okuldan da alıyorlar,
evde otur, keyfine bak, oyuncaklarınla oyna" Diyorlar..
Mamanız ağzınıza veriliyor,
zaman zaman altınızı bile Temizliyorlar,
hatta bu durum alışkanlık yaratıyor
ve hiç tuvalet kullanmamaya başlıyorsunuz.
kararını alıyor ve başka bir keyifli dönem başlıyor
Mama artık her yerde, her an ve en taze şeklinde hazır
Bir gün karanlık ilik ve sıcak bir ortama giriyorsunuz.
Beslenmek için ağzınızı açmaya dahi gerek yok, bir kordondan besleniyor
gürültü ve patırtısız bir ortamda yasıyorsunuz. Küçülüyor, küçülüyor, ufacık bir
hücre halini alıyorsunuz.
Ve günün birinde müthiş bir Olayla hayatiniz bitiyor
...

19 Mart 2009 Perşembe

Depresyon geçiren kadınlara-Mutlu Kadın Projesi


Cumhuriyet gazetesinde okudum ve yararlanmak isteyen olur diye paylaşmak istedim.İklim Öz Tan'ın kadınlar için düşündüğü,uygulamaya geçirdiği bu projesi için gönülden teşekkürler.


Ankara- Kadınların eşleriyle hafta sonu tatiline ve romantik bir akşam yemeğine çıkmaları, çocuklarıyla pazar kahvaltısına katılmaları da sağlanacak ''Mutlu Kadınlar Projesi'' depresyona girmiş kadınların, hem ruhlarının hem de bedenlerinin onarılmasını hedefleniyor.
Psikolog İlkim Öz, yaptığı açıklamada, kadınların erkeklere göre daha duygusal ve kırılgan olduklarını belirterek, özellikle evli kadınların zamanla yıprandığını, hem fiziksel hem de ruhsal anlamda kendini yenilemeye ihtiyaç duyduğunu söyledi.
Yirmi senelik meslek hayatı boyunca kendisine terapiye gelen kadınlardan, ''keşke eşimle bir yemeğe ya da tatile çıkabilseydim'', ''kendimden memnun değilim'', ''keşke daha genç gösterseydim'', ''Daha güzel görünmek isterdim'' şeklinde yakınmalar duyduğunu anlatan Öz, sözlerini şöyle sürdürdü:''Bir insanın fiziğini onarmak, ruhunu onarma konusunda büyük önem taşıyor. Çünkü ruhumuz ve bedenimiz bir bütün. Bunlardan birini düzeltir, diğerine gerekli ilgiyi göstermezsek, tekrar eden bir depresyon olabiliyor. Meslek hayatım boyunca bana başvuran kadınların daha güzel görünmelerini sağlayacak hizmetler sunmayı istedim ama buna imkan yoktu. Bu yılın başında çıkarmaya başladığım İlkim Öz dergisinde yazı yazan, konusunda uzman arkadaşlara fikrimi açtığımda, buna katkıda bulanabileceklerini söylediler. Derginin her sayısında bir kadın seçerek, diş, cilt ve psikolojik sorunlarını gidermeye karar verdik. Diş hekimi Güzin Kırsaçlıoğlu, Dermatolog Lale Dönderici, özel bir göz hastanesinin uzmanları, ben, kalıcı makyaj uzmanımız, kuaförümüz, imaj danışmanımız ücretsiz hizmet vererek, 2 ayda bir kadını mutlu edeceğiz.''
Proje kapsamında, kadınların eşleriyle Safranbolu'da bir hafta sonu tatili geçirmesini, pazar kahvaltısı yapmasını ve baş başa bir akşam yemeğine çıkmasını da sağlayacaklarını anlatan Öz, ayrıca kadınları bir spor merkezinden de ücretsiz yararlandıracaklarını bildirdi.
''Dünyada her kadın mutlu olmayı hak eder sloganıyla başlattıkları'' projeye 30 yaşını aşmış, evli kadınların başvurabileceğini ifade eden Öz, kadınların ''www.ilkimoztan.com'' sitesini ziyaret ederek, başvuru formunu doldurabileceklerini ya da telefon ve mektup yoluyla kendisine ulaşabileceklerini dile getirdi. Öz, uzman ekip tarafından seçilecek kadınlardaki değişime dergide yer vereceklerini söyledi.
Projeyi geliştirmek istediklerini de kaydeden Öz, ''Bu amaçla bir vakıf kurmayı ve daha çok kadına hizmet vermeyi planlıyoruz'' dedi.

16 Mart 2009 Pazartesi

Mısır unlu, kekikli,peynirli tuzlu kek


Mısır unundan bir sürü tarif dolaşıyor ortada ,bir arkadaşımın tarfiyele yapmıştım daha önce fakat içinde iki bardak yağ vardı ve çok ağır birşey oldu. Dün elde açma pırasalı börek istedi evdekiler,onu yaparken gözüme mısır unu ilişti ,birden aklıma düştü ve kendi tarifimi kendim yarattım çok da lezzetli oldu vallahi. Tadı KFC deki tavuk parçalarının yanındaki mısır ekmeği gibi oldu.Tarifine gelince ;

1 su bardağı süt
1/2 su bardağı su
1/2 sıvı yag

3 yumurta

1,5 su bardagı mısır unu

2 su bardağı normal un (sanki unun anormali var) yani buğday unu

1 parça yağsız peynir (miktarı siz seçin nasıl severseniz)

1 yemek kaşığı kekik

1 paket kabartma tozu

3 yumurta ,su,süt yağ beraber tahta karıştırıcıyla güzel bir karıştırdım ,bu karışıma mısır unu ,un peynir ,kekik,kabartma tozu,1 çay k. tuz.1 çay k. şerker ilave ederek içinde yağlı kağıt bulunan bir borcama döktüm.(Karışım kek hamurundan daha koyu bir kıvam olmalı ,gerekirse biraz daha un ilave edilebirir. ) 45 dakika 180 derece de pişirdim.
Bu arada pıralı böreğimde çok güzel oldu resmini çekmeğe zaman olmadı sıcak sıcak yenildi.Tarifi bir daha ki sefere

8 Mart 2009 Pazar

Yaşam arsızı-gerçek yaşam öyküsü


Okan Bayülgenin sade vatandaş programında seyrettim ve çok etkilendim.Gerçek yaşam öyküsü ama ilginç olan başrol oynayan kişinin yaşam öyküsü.Çok güzel ,çok akıllı,sıradan olmayan bir kadın.Herkesin bu kadar uzun süre ayakta kalamayacağı ,yıkılacağı,pes edeceği bir hayat.


Filmin konusu kısaca şöyle: Elif, iki çocuk annesi, iki şizofreni hastasi kardeş sahibi sıra dışı bir pavyon kadınıdır. Babasının aşıladığı dünya görüşünün etkisiyle, yaşadığı bütün olumsuzluklara rağmen insan kalmayı başarabilmiştir. Çocuklarına hep “yaşamınızı kimseyi incitmeden yaşayıp bitireceksiniz” diye öğüt vermiştir. Elif, hayatını defalarca bitirmeye çalışmıştır ama çocukları büyüyene kadar ne yapıp, ne edip hayatını sürdürmek zorundadır. O, bir Yaşam Arsızı’dır ve her şeye rağmen yaşamak zorundadır.


Dünya kadınlar gününde en büyük alkışlar Elif Çağlayan, Yasemin Alkaya diyorum.

25 Şubat 2009 Çarşamba

pasaj.com da satılık ürünlerim










Kadınların el emeğini paraya çeviren pasaj.com da ben de yaptık bir iki parça ürün satıyorum .Kullanıcı adım gonulden

23 Şubat 2009 Pazartesi

KAKTÜS


Kaktus !Bu dikenli bitkinin ne ise yaradigini ne icin yaratildigini bileniniz varmi ? Yok tabi... Unutmayin ki dunyadaki hersey bir amacla yaratilmistir. Mesela kaktus! Kaktus radyosyonu emmekte ve bu yuzden en buyuk nukleer santral yakinlarinda tonlarca kaktus bulunmakta. Gunumuzde yapilan arastirmalar, bu bitkinin yaralarin iyilestirilmesinden radyasyonun mutajenik etkilerinin azaltilmasina, artrit tedavisine yardimci olm! aktan kansere karsi korunmaya kadar bircok alanda etkili oldugunu ortaya koyuyor... Ayrica gecenlerde istanbulda bir banka subesi tam 250 adet kaktus siparisi verdi. Ne icin? Bilgisayarlarin yanina koymak icin. Herkes evinde hatta her odada mutlaka kaktus bulundurmali .

22 Şubat 2009 Pazar

pratik tencere içi ayracı


Fransa'dan Kechency Camille Dining 2015 yarışmasında bu çalışma ile mansiyon ödülü almış.Tasarımdaki mantık tencereye 3 parça ilave ederek birden fazla yemeğin pişmesine imkan veriyor.

15 Şubat 2009 Pazar

terlikler ortadan kalksın


çok akıllıca bir tasarım.Özellikle antresinde yer darlığı olup terkiklerin ortadan kaldırılması için süper .Kim tasarlamışsa eline sağlık

9 Şubat 2009 Pazartesi

Eski kotlardan duvar panosu


Eski kotları değerlendirmenin değişik bir versiyonu .Ben çok beğendim Özellikle çocuk ve genç odaları için yapılabilir.Ortalıktan ufak tefek eşyalar toplanır.

20 Ocak 2009 Salı




PORTAKAL REÇELİ


Taze ve kalın kabuklu kabuklu portakal elime geçince hemen aklıma reçel yapmak geldi. Tamda blogumu açtığım güne denk geldiği için ilk tarifimi yazayım bari dedim.Ben çok seviyorum


Tarifi kendim yarattım, geçen sene ilk denememi yaptım gayet güzel olmuştu , yiyenler de çok beğenmişti,


Malzemeler,


4 adet portakalın kabuğu


2 adet portakalın kabuğu ve içi


1 Limon kabugu rendesi


3,5 s.bardağı şeker


5 su bardağı su


1/2 limon suyu


Tarife gelince ; portakalların kabukları minik minik kesitikten sonra acısı cıkması için akşamdan bir kabın içinde suya bıraktım( birkaç defa suyu dğiştirdim).Ertesi gün tekrar suyu değiştirip bir iki taşım kaynattım .Daha sonra şeker ve suyu bir kapta kaynama bıraktım, portakal süzgeçten geirdiğim portakal kabuklarını kaynayan şerbetin içine bıraktım.Kabuklar pişmeye başlayınca portakalın içinide minik minik doğrayıp ilave ettim ( bu arada rebdelenmiş limon kabuklarınıda ekledim).Kabukların piştiğini anlayınca ve şerbet kıvama gelince yarım limon suyunu sıktıktan sonra bir iki taşım kaynattım .




Uzun zamandır oluşturmak istediğim blogu nihayet açtım. Yaptıklarımı ,yazdıklarımı beğenenler olur umarım:))